Kayıtlar

Resim
DEDESİNİ TANIMAYAN TORUNLAR      İlk ve Orta okul yıllarında MEB onaylı ''Sosyal Bilgiler'', Lise ve Üniversite yıllarında ''Tarih'' adlı kitaplardan biz gençlere geçmişimizi öğretmeye çalışırlardı. Biz öğrencilerde öğretmenlerimizde bazı önemli görülen yerleri ezberlerdik. Sınavda da hep o konular ile ilgili sorular çıkardı. Konuyu dağıtmamak adına başlıkları burada açmayacağım tabi. Zaten yazının devamında sizler nelerden bahsettiğimi anlayacaksınız.      Eğer beni orta okul yıllarımda yakalayıp tarih den sorular sorsaydınız, söylemlerim den ve verdiğim cevaplardan sanki 70-80 yıllık bir Ülke'nin evladıymışım gibi konuştuğumu fark ederdiniz. Bildiğim tüm bilgilerin yaşı ancak o kadar ederdi çünkü. (Utanarak yazıyorum) Selçuk Bey'i, Alaeddin Keykubad'ı tanımazdım. Fatih Sultan Mehmet deseydiniz '' 1453 çağ açtı çağ kapattı'' derdim (Akşemseddin Hazretlerini, Molla Gürani'yi tanımazdım). Kanuni Sultan Süleyman de
Resim
KENDİMLE KONUŞMAM DAN HATIRLADIKLARIM SURİYE-EĞİTİM SİSTEMİMİZ-DERTLERİM     Dünya da olan bitenleri kendimle tartışırken aklımda kalanları buraya aktarmak istedim. Umarım gelecekte bu yazıyı tekrar yazmak zorunda kalmam. Kendim dahil bir takım şeyler olumlu yönde değişmiş olur Allah'ın izniyle...    Bu bir ümitsizlik yazısı değildir. Aksine bir umut yazısıdır. Bu yazıyı yazmama neden olan olaylar ne kadar acı ve hüzünlü olsa da, ne kadar kendimden nefret etmeme sebebiyet verse de, ne kadar boş yaşadığım zamanları düşünüp kendimi zavallı hissetsem de, bu bir filiz, bir diriliş yazısıdır.    Sabah kalkıp işe gider çalışır akşam eve yorgun gelir yatarız. Tv izler müzik dinler eğleniriz. Tatiller, konserler, maçlar vs. Mutlu olmak için ne gerekiyorsa yaparız ama hiç yetmez bu sahte mutluluklar bize. Daha mutlu olmak isteriz. Etrafımızdan da telkinler gelir ''mutlu olun bol bol gülün eğlenin'' hatta bir doktor vardı bir ara sanırım şöyle diyordu '
Resim
15 Temmuz 2016    15 Temmuz akşamı televizyon köprü üzerinde asker ve tankları gösterdiğinde, o görüntü bana direk darbeyi hatırlattı. Hal bu ki bu zamana kadar hiç darbe görmemiştim. Önce pek ihtimal vermedim. Eşime de terörist saldırısı ihbarıdır önlem almışlardır dedim. Kendim de öyle olduğunu umdum. Kısa zaman da gelen haberler ile darbe olduğunu ve olayın ciddiyetinin farkına vardım. Hemen üstümüzü giyinerek dışarı çıkmaya hazırlandık ve devlet liderlerinin tv de konuşacaklarını öğrendik, bekledik. İlk önce Başbakan'ın ardından Cumhurbaşkanımızın televizyona bağlanmasını gördük. Özellikle de Recep Tayyip Erdoğan'ın bağlanış ve konuşma şekli beni tedirgin etti. Kendimizi sokağa attık. Dışarıya çıktığım da her ev den birilerinin sokağa çıktığını gördüm. Hep beraber bize en yakın olmasından ötürü Sütlüce Ak Parti İstanbul İl Başkanlığına yürüdük. Yürürken camilerden uyarılar ve salalar okunuyordu, bu da neden sokağa çıktığımızı daha anlamlı hale getirmişti. Binanın önüne
Resim
AŞK Tabi ki size sevginin yada aşkın tanımını yapmayacağım. Zaten istesem de yapamam. Benim bahsetmek istediklerim kimi neden sevdiğimiz, kime neden aşık olduğumuz ve yanlışlıklarım yada yanlışlıklarımız üzerine olacak. Çocuklara şaka maksatlı sürekli sorulan bir soru vardır, size de sorulmuştur ''en çok kimi seviyorsun bakalım? Babanı mı yoksa anneni mi?'' Çocuğu belki de ilk felsefi çıkmazına sokar bu soru. Komik tarafı ise anne baba da içten içe ''beni demeli'' diye düşünmesidir. :) Bu sorunun yetişkin birine sorulduğunu görmedim. Bunu şimdi ben size yapacağım müsaadenizle. Ve sizden kararınızı verip, yazının devamını öyle okumanızı rica ediyorum. Bu noktaya sizi yazının devamında tekrar getireceğim! Hayatınızda en çok kimi seviyorsunuz? Hayatınızda en çok kime aşık oldunuz? Yaşamınızdan vazgeçecek kadar sevdiğiniz bir şey var mı hayatınızda? Lütfen bunun cevabını verin ve okumaya devam edin. Ölümsüz aşk, sonsuz sevgi üzerine sanıyorum
HAYVAN HÜRRİYETİ '' İslam inkılabının adalet sisteminde; hürriyet telakkisi, fertlerin hakikate esaretinden doğan gerçek ve üstün insan hürriyetidir; ve hayvan hürriyetiyle hür olmak isteyenlere hayat hakkı tanınmamıştır. '' Necip Fazıl Kısakürek    Yazıma mekanı cennet olsun üstadın bir kitabından okuduğum cümle ile başlamama sebep, metnin içinde geçen bir kelime oldu. '' Hayvan Hürriyeti'' Kitap yazılalı 47 yıl olmuş. Ama bakıyorum da bugün yazılmış gibi. Vardır ya bazı şarkıları dinlerken '' ben bu şarkıyı 50 yıl sonrada dinlerim'' dersiniz, aynen böyle bir duyguya kapıldım. Üstad yaşasaydı eseri meydana çıkaran kişi olarak aynını düşünürdü. Müzikle arasında büyük bir fark var tabi bu duygunun. Birinde fevkalade bir his ile dinlerken, diğerinde çaresizlik içinde okuyorsunuz. Tabi ki Üstadın fikirlerinin gerçekleşmiş olması, tespitlerinin doğruluğunu okuduğunuzda ''Necip Fazıl müthiş bir düşünürmüş'' diyorsunu
Resim
SANAT, SANATÇI, SANATÇILARIMIZ Biz insanların sanat diye tabir ettiği şey gerçekten varsa, ilk ve en büyük sanatçı herhalde bu evreni yaratan Allah cc' dür. Bu tabir tabi bir yaratıcı için çok basit ve yetersizdir. Sonuçta insanların uydurduğu bir tanımlamadır. Sanat yoktur demiyorum yalnız ''zaman nedir, var mıdır?'' yada ''madde hangi boyutta vardır, hangi boyutta yoktur?'' gibi soruları da sormam gerekir! Allah insanları dünyaya gönderirken kendinden de sonsuz olmayan, bizim için büyük O'nun için küçük özellikler eklemiştir. '' Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz. (Secde 9)'' Peki sanat tam olarak nedir? Sanat her çağda her toplumda değişik şekillerde kendini göstermiş. Kültürel ve dini etkilerle form değişikliğine uğramış ama hep var olmuş. Sanat bazen bir kitap olmuş, bazen bir heykel. Bazen bilimse
Resim
FİLM ELEŞTİRİSİ HZ.NUH PEYGAMBER: BÜYÜK TUFAN  ORJİNAL ADI NOAH (NİSAN 2014) Uzun süre filmi izlememek için kendimi frenlediğimi itiraf etmeliyim. Bir takım çekincelerim vardı. Beklediğim gibi bir filmle karşılaştım. Tabi ki bir Hristiyan dan beni tatmin edecek bir senaryo beklemiyordum ama zannediyorum Hristiyan aleminin de rahatsız olduğu bir uçukluk vardı filmde. Neden kendimi frenlediğim konusunu azıcık açarım ama öncelikle filmin kendisi ile alakalı bir iki kelam etmek isterim. Filmin senaryosunu Darren Aronofsky ve Ari Handel birlikte yazmışlar. Sanırım yazarlarken kafaları iyiymiş :) Yönetmen yine Darren. Yönetmenliği konusunda övebileceğim Darren i Siyah Kuğu filminden tanıyorum. O film oldukça beğendiğim bir film olmuştu. Natalie Portman’ı muhteşem kullanmış ve bana göre olabileceğinin en iyisini çıkarmıştı. Melankolik duyguyu oldukça iyi yaşamıştık ekran karşısında. Noah için de aynı başarıyı yakalamış diyemem ama iyiydi diyebilirim. Yönetmenliğine diyecek olum