15 Temmuz 2016

   15 Temmuz akşamı televizyon köprü üzerinde asker ve tankları gösterdiğinde, o görüntü bana direk darbeyi hatırlattı. Hal bu ki bu zamana kadar hiç darbe görmemiştim. Önce pek ihtimal vermedim. Eşime de terörist saldırısı ihbarıdır önlem almışlardır dedim. Kendim de öyle olduğunu umdum. Kısa zaman da gelen haberler ile darbe olduğunu ve olayın ciddiyetinin farkına vardım. Hemen üstümüzü giyinerek dışarı çıkmaya hazırlandık ve devlet liderlerinin tv de konuşacaklarını öğrendik, bekledik. İlk önce Başbakan'ın ardından Cumhurbaşkanımızın televizyona bağlanmasını gördük. Özellikle de Recep Tayyip Erdoğan'ın bağlanış ve konuşma şekli beni tedirgin etti. Kendimizi sokağa attık. Dışarıya çıktığım da her ev den birilerinin sokağa çıktığını gördüm. Hep beraber bize en yakın olmasından ötürü Sütlüce Ak Parti İstanbul İl Başkanlığına yürüdük. Yürürken camilerden uyarılar ve salalar okunuyordu, bu da neden sokağa çıktığımızı daha anlamlı hale getirmişti. Binanın önüne vardığımız da aldığımız bilgi içeride askerlerin ve polislerin görüştüğü idi. Askeri araçlar ve polis araçları bina önündeydi. Bazı insanlar burada sorun yok Atatürk hava limanına gidelim demesine rağmen orada konuştuğum genç bir polis ''buradan ayrılmayın, size burada ihtiyacımız var, siz bizim için askere karşı bir güçsünüz'' dedi ve ayrılmamaya karar verdik. Oradan ayrılmamız sabah 6 yı buldu, bir süre sonrada boğaz köprüsünün temizlendiğini ve askerlerin teslim olduğunu televizyon dan seyrettim. O gece gerçekten çok uzundu. Bu kısım da detaylandırabileceğim bir çok şey var ama gerek yok. Şehit olan insanlarımız, gazi olan insanlarımız varken bizimkisi pek mühim değil.



   Asıl anlatmak, içimi dökmek istediğim konuya geleyim, o gece ne oldu! Benzetme yapayım ''Yanar Dağ Patladı.'' Bu patlamanın artçılarını da yaşayacağız gibi duruyor. İlk patlama 17-25 Aralık idi, onun da artçılarını yaşadık izledik dinledik. Hepiniz bilirsiniz ses kayıtları, para kutuları vs.

   Açıkçası konuya nereden başlasam diye çok düşündüm, okunamayacak kadar uzun olmasını da istemiyorum. Mümkün olduğu kadar kısa kesmeye çalışacağım.

     Konuya şuradan gireyim ve bir düşence nin temsilcilerini size işaret edeyim. CHP lisi HDP lisi TKP lisi ve diğer solcu guruplara rey verenler, bu guruplara üye olanlar, bir kısım AKP li, MHP li ve diğer sağ guruplara rey veren ve üye olanlar (bunlar özellikle genç insanlar yada liberal düşünce yapısında ki arkadaşlar) şunu düşünüyor; ''AKP bunları kendi elleriyle devletin her noktasına yerleştirdi. işte bunlarda devlete başkaldırdı, devleti ele geçirmeye çalıştı'' Yalan mı? Kısmen doğru! Peki bu kadar mı? Tabi ki bu yanar dağın görünen kısmı! Bu dağ neden yanar dağ haline geldi, bu dağdan püsküren lavların damarları nerelerden geliyor? Eğer bu darbe girişimini bu şekilde yorumlarsanız kolaycılık yapmış olursunuz. Gelin bu örgütün neden kuvvetlenebildiğine bakalım ve biraz geçmişe gidelim.

   Bu noktadan sonra yaşadığımız karmaşanın kökleri olarak gördüğüm birkaç tarihi olayın sadece başlığını vereceğim ve bu paragrafı bir köşeye koyup yazıma öyle devam edeceğim. Yazacağım başlıkların hepsi birer kitap konusu, bu sebeple açıklayarak yazıma devam etmem mümkün değil. Muhtemelen başlıklarını vereceğim  tarihi konular hakkında az çok fikir sahibisinizdir ve fikirlerinizde MEB onaylı olacaktır! :) Bu sebeple yazının inşasına başladığımda yazdıklarım kafanızdaki tarihi olaylar ile çelişebilir. Eğer çelişen konular olursa, bunları MEB onaylı kitaplardan değilde daha gerçek kaynaklardan araştırmanızı tavsiye ederim. (Hangi kaynaklar bunlar: ülkemizde yasaklı olan arşivler var, bazıları açılabildi. Bunlar özellikle 2007 den sonra araştırmaya açıldı. Bu arşivler doğrultusunda tekrar yazılan bir tarih var, bunu bizzat gidip araştıran tarihçiler var. Bunlar eski Türkçe okuyabilen tarihçiler. Murat Bardakçı gibilerinden bahsetmiyorum! Hala vatikan ve ingiltere arşivlerinde gizli belgeler bulunmakta. Umarım onlarda gün yüzüne çıkar.) Hala okullarda öğretilen bir çok tarihi olay ya çarpıtılmış yada hiç müfredata girmemiştir.

   Farkında mısınız hala konuya giremedim :)

   Ülkemizde yaşadığımız tüm olayların kaynağında bir çok tarihi başlık bulunmakta, bunlar; Sultan Abdulhamit Han ın İngilizlerin isteği üzerine Yahudilere Filistin topraklarında yer vermemesi, İngiliz ve Fransızların binbir dalavereler ile o zamanlar hiç Osmanlıda olmayan milletin milliyetçilik damarlarını beslemeleri büyütmeleri, gelecekte olabilecekleri tahmin ederek Abdulhamit Han ın Filistin topraklarını kendi bütçesinden satın alması (Filistin in tapusu halen Abdulhamit Han ın üzerinedir), Abdulhamit Han ın orta doğu petrol haritalarını çıkarması, ittihat ve terakki nin kurulması, ittihat ve terakki yüzünden birinci dünya harbine girerek kaybetmemiz, İngiliz ve Fransızlar ile bir olup Jön Türklerin kuyu kazmaları, Suikastler ve Abdulhamit in düşmesi (kendi milletimizin değer verdiği bir kaç edebiyatçı, gazete yazarı nın o dönemde Abdulhamit Han düşsün diye bir çok çaba göstermeleri ve Abdulhamit Han düştükten sonra pişmanlıklarını anlatan yazılarını ve şiirlerini okumanızı tavsiye ederim), Osmanlı nın damarlarına girenlerin Sultan Vahdettin in de hain ilan edilmesi konusunda gösterdikleri büyük çaba, Sultan Vahdettin in Mustafa Kemal'i ''Osmanlı mührü'' ile Anadolu ya göndermesi, Anadolu insanlarının Allah, Din, Kuran, Peygamber, Vatan, Bayrak, Millet, Namus duygularıyla bir çok cephede savaşarak topraklarını savunmaları, Osmanlının 30 cephede mücadele verirken sadece Çanakkale nin söz konusu olması ve okul kitaplarına onun girmesi, halifeliğin kaldırılması (bu bırakın ülkeye tüm müslümanlara verilen en büyük zarardır), ülkenin dört bir yanından insanlarla ilk meclisin kurulması, meclisin kurulması sonrasında belirli bir zümrenin kontrolüne geçmesi, Allah, Kuran, Peygamber diyenlerin meclisten kovulmaları, (kovulan insanların çoğu ya kaybolmuştur yada öldürülmüştür), Tek partili dönemin başlaması, bu dönem içinde Anadolu insanına ters düşen ilke ve inkılapların ilan edilerek zorla uygulanmaya sokulması, kabul etmeyenlerin asılmaları diye devam eden belki size göre çok ama bana göre daha aralara sıkıştırılması gereken bir çok konu ve olayların olduğu fırtınalar zinciri. Bu konulara hakim olduğunuzu var sayarak yakın tarihimize ardından sonuca geleceğim izninizle.





   Bildiğiniz gibi yakın tarihimize kadar ülkemizde dini ile yakından ilgilenen insanlarımıza devlet ve toplumun bir kesimi (zengin kesim, bugünlerde chp nin bol oy aldığı ve son seçimde akp iktidar olamasın diye hdp ye oy veren kesimler) (bunlar aynı zamanda büyük oranda devletin çeşitli kademelerinde de memur ve askerdirler) pek iyi muamelelerde bulunmuyorlardı. Hatta dini ile yakından ilgilenmeyen başı kapalı insanlarımıza da iyi muameleler yapılmıyordu. Ve hatta Kemalist değilseniz de iyi muameleler yapılmıyordu. Sebep neydi? Laiklik ve Atatürk ilke ve inkılapları. (Bu laiklik konusu da ayrı bir yazı konusu. Kanımca son zamanlara kadar dünya nın belkide en katı laikliğini yaşayan bir ülkeydik.) Yaşınız 30 civarındaysa üç aşağı beş yukarı bu konulardan haberiniz vardır. Hatta başı kapalı millet vekili mevzusunu da 1-2 yıl önce çözdük. Dünde gazete de okuduğuma göre ilk başı kapalı polisimiz de göreve başlamış. Bu arada yıl 2016! :) Hanımı nın başı kapalı diye memurluktan, askerlikten atılanlar, namaz kılıyor diye yine devlet ve askeri işinden olanlar, askerlikten atıldığı için yurt dışına gitmek zorunda kalanlar (çünkü askerler iki sebeple askerlikten atılırlar; ya yüz kızartıcı suç işlemişsinizdir yada hainsinizdir! Halkımızında TSK ya bağlılığı ve sevgisi göz önünde bulundurulunca...), özel sektör de iş verilmeyenler ve sonradan atılanlar, türbanlı kadın ve sarıklı erkeklerimizi ''örümcek kafalı yobazlar'' diye tv lerde rahat rahat demeç verip övünenler ve onların bir güruh tarafından alkışlanmaları, tüm medya kuruluşlarına tek bir fikrin hükmetmesi, kapatılan dergiler, radyolar, gazeteler, öldürülen gazeteciler, okullarda öğrencilere şirk içerikli andlar içirmeler, daha geri gidiyorum, Kuran kurslarını kapatmalar, Kuran okunan mekanları askerle basıp hapse atmalar, ezanların Türkçe okutulması, cumhuriyet tarihinde ilk defa halkın baskı altında tutulmalarına rağmen başbakan yaptığı Adnan Menderes ve arkadaşları nın asılması, daha geri gidiyorum, Kuran mealinin konuşulduğu mekanlarda ki imam ve din adamlarının sağa sola sürülmesi (Bediüzzaman Said Nursi onların en bilinenlerinden dir, kendisi nin mezarı dahi bilinmemektedir. 4-5 yıl önce hayatının anlatıldığı filmi çekildi galasının yapıldığı salonun kapısında CHP liler protesto yapıyordu. Neyin protestosuysa bu :)), sürülen insanların hapislerde hastalıklara kalıp vefat etmeleri, imamların kitaplarının yakılması ve bulunduranların hapislerde çürümesi, camilerin depo ve ahıra çevrilmesi, Ayasofya nın müze ye çevrilmesi (ki bu konu Müslüman toplum için çok önemli bir konu) ve daha bunlar gibi neler neler yaşanmış bu ülkede. Geçmiş darbelerin sebep ve sonuçlarını hiç yazmayacağım. Zannediyorum bir önceki ki paragrafta yazdığım tarihsel olaylar ile bu paragrafta yazdıklarım birleşti, sırt sırta geldiler.



   Peki bu baskı altında ki insanlar ne yapacaklardı? Tabi ki tekrar ayağa kalkmak isteyeceklerdi. Zamanla bu toplum büyüdü düşündü gelişti ve kendi devletinin başına tekrar geçmek için çok bekledi.

   Fettullah Gülen ve cemaati burada devreye girdi! Onlarda bunca acının ve sıkıntının üzerine halkın gerçek dinamiklerini hayata geçirmede halkın kendisine yardım etti ama kendi hedeflerini deşifre etmeden. Cemaati görünce ''bu toplum Allah diyor Kuran diyor Peygamber diyor'' dedik. Bu kavramları ülkemin insanları uzun zaman devlet liderlerinden duymuyor, fiilen görmüyordu. Bunlar müslüman insanlar, fakirlere yardım ediyorlar, yetime bakıyorlar dedik. Bunlar yurt dışında okullar açıyorlar dedik. Yüz yıldır bizim inançlarımıza ters düşen insanlar yönetti memleketi, artık bizim gibi ecdadına kökten bağlı, dini hissiyatımızı öne çıkaran daha milli olanlar yönetsin dedik. Dershaneleri vardı, içlerinden başarılı öğrenciler çıkıyordu. Yatılı eğitim evleri vardı. Karşılık beklemeden Allah için hizmet eden abiler ablalar vardı. Bunu gören öğrenciler daha bir cemaate bağlanıyorlardı. Çünkü karşılıksız bir şeyler veren bir topluluk hiç görmemişlerdi. Bu evlerde ve dershanelerde çocuklar din eğitimi de alıyorlardı. ( bahsettiğim abi ve ablalar her zaman iyi niyetli insanlardı, herşeyi Allah için yapıyorlardı. Halende aynı fikirdeyim) Bir çok ailenin çocuklarını buraya göndermesinin en büyük sebeplerinden biri de buydu. Aileler zaten din konusunda cahildi, cahil bırakılmıştı ''çocuklarımız bizim gibi olmasın daha üstün müslümanlar olsun, hem dünyasını hem ahiretini kurtansın'' dediler. Bu çocuklar büyüdü. Gerçekten güzel müslümanlar oldular. Okuyan o öğrencilerin devletin her kademesine yerleştiklerini duyduk ve buna sevindik. Çünkü onlar, yanlış yapmazlar, insan ayırmazlar, onlar Peygamber düsturuyla yetişmiştir günah işlemezler dedik. Çünkü bunu gözle görüyorduk. Devletin başına ve alt kademelerine burnu yukarıda, halkı beğenmeyen ''köylüyle benim oyum nasıl aynı değerde olur'' diyenlerden değilde ''Göklerden gelen bir karar vardır'' diyenler olsun istedik. Hayalimizde güzel bir müslüman ülkesi vardı. Aynı Devlet i Ali Osman'i deki gibi her tür toplumun birbirinin kuyruğuna basmadan yaşayabildiği, adaletin herkese aynı uzaklıkta olduğu, Kuran ı Kerim'i pusula gören bir devlet hayal ettik.




   Peki biz bunları hayal ederken o zaman ki cemaatin hiç bir yanlışını görmedik mi? Sizi bilmem ama ben gördüm. Gördüm ve görmemezlikten geldim, ''yok canım daha neler'' dedim, bazen ''yanlış yapmışlar ama sebepleri var'' dedim, bazen ''yanlış yapmışlar ama şu sebeple zamana ihtiyaçları var, aslında zihniyetleri şu, ileride şöyle olacak'' dedim. Olmadı..

   Hadi amaa. Sevdiğinizin hatalarını görmemeyi tercih eden bir ben miyim? Sevdiğiniz birinin iyi tarafları ağar basıyorsa bazı kötü şeylerini görmek istemezsiniz yada görür affedersiniz. Asıl soru ve en kıritik kısım şu: Bu adamlar İslamın önemli çizgilerini esnetiyorlardı! Peki ben bu esnemelerin bizi cehenneme götürecek kadar ciddi esnetmeler olduğunun farkında mıydım? Kesinlikle değildim.

   17-25 Aralık olayları artık bu avuntularımın bittiği dönemdi. Yaşadığım yıkımı sözle yazıyla anlatamam. Hayalimdeki ülkeye, güvendiğim ve büyüdüğüm cemaat ile sağ cenahtan gelme, liderinin, alnının seccadeye değen bir gurubun kurduğu siyasi partinin ellerinde yaklaşıyorduk. Akp ve cemaat bunu el ele yapmıştı! En azından o yola girmiştik. Öyle şeyler oluyordu ki ülkede bazıları görmek istemese de hem ekonomik hem psikolojik gelimeler, anormal derecede hızlı gelişiyordu. Yapılan yatırımlar, ülkenin yurt dışı imajı ve sözünün geçmeye başlaması, birilerinden izin almadan hareket etmeye başlamamız, sokaklarımızdan hastanelere, okullardan ulaşıma her noktada o büyümeyi görebiliyorduk.

Sonra, ülkem bu yüz yılın ilk savaşını yaşadı. Bu içerideki soğuk savaştı. Bir cephe açıldı. Bense hangi cephede olduğumu bilemedim ilk etapta. Çünkü orta okul ve lise dönemlerinden beri o cemaatin yazılarıyla söylemleriyle büyümüştüm. Belki hiç dershanelerine gitmedim, belki hiç evlerinde bir okul dönemi geçirmedim ama gönlüm onlarlaydı. Evim Fettullah Gülen kitaplarıyla doludur! Peki ben neyi gördüm de cemaatten değilde hükümetten, bir neyi din adamlarından yana değilde politika adamlarından yana oldum! Demek ki dini sömürerek insanları aldatmak da bir yere kadar! Bazı şeyleri görmem, bazı şeyleri de kabullenmem için demek ki birlikteliğin patlaması icap ediyormuş.

   Fettullah Gülen in en bilindik işlerinden birincisi dinler arası diyalogdur. Kulağa hoş geliyor değil mi? Humanizm esintisi var cümlede. Aslına bakarsanız bu olgunun kendisi, gerçekten humanizm baş yapıtıdır. Hemde İslam dinini hiçe sayacak kadar! Nasıl? Şöyle tarif edeyim: İslam fıkhına göre müslüman olmayanlar cennete giremeyeceklerdir. Yani '' Allah (cc) birdir, Muhammed (sav) onun Peygamberi ve elçisidir'' demeyen, bunu kabul etmeyenler cennete giremez. Ancak cemaat bunun böyle olmadığını, Hristiyan ve Yahudilerin de cennete gireceğini, ancak tek bağlayıcı unsurun Allah olduğunu savunmaktadırlar. Yani Allah vardır ve tektir diyen herkes cennete girer demekteler. Bu düşünce İslamın tüm kaynaklarına göre yanlıştır hatalıdır dinden çıkarır. Öncelikle de Kuran ı Kerim bunun böyle olmadığını yazmaktadır. Merak edenler araştırabilir. Duymuşsunuzdur TRT de bir çok kişi 15 Temmuz sonrası işten çıkarıldı. Bunu çok anlamlı buluyorum. TRT de takip ettiğim iki dizi vardı biri Yunus Emre nin bir dönemini anlatıyordu diğeri ise Osmanlının kuruluş dönemini anlatıyordu. İki dizide de kelime i şehadet in yarım söylendiğini gördüm. Adamlar dizilerde bile dini kendilerine göre değiştiriyorlardı, aynı Tevrat ve İncilin değiştirilmesi gibi. Kelime i şehadet yarım söylenemez. Siz İslam dininden Hz. Muhammed (sav) i çıkaramazsınız. Eğer çıkarırsanız dinden çıkarsınız. İşte biz bunu çok geç farkettik. Aslına bakarsanız 2-3 yıla kadarda pek bizim gibi sıradan insanların içinden fark eden de olmamıştır. Kadir Mısıroğlu hariç. Ben adama biraz deli gözüyle bakıyordum eskilerde ama aslında haklı olduğunu şimdilerde görüyorum. İsmailağa cemaatinden de Ahmet Mahmut Ünlü Hoca (Cübbeli Ahmet Hoca) kitap ve dergilerinde bu konulardan bahsediyordu. Daha bahsedenler varsa da ben görmedim duymadım.

   Sadece bu mu değil. Kpss ve üniversite sınavları için öğrencilere soru verdikleri yada dershanelerinde sınavda çıkacak sorulara çok benzer sorular ile test yapıldığı, polislik sınavlarında yine bu tarz iddiaların olduğunu duyuyorduk. Tabi o dönemde inanmak istemiyorduk. O zihin yapısı ile inandırmakta pek mümkün değildi bizi. Bunların dışında yukarıda da yazdığım gibi bu adamların bir çok ülkede Türk okulları vardı. Biz devlet olarak bazı ülkeler ile ilişki kuramazken bunlar okul açıp yabancılara hizmet verebiliyordu. Bu konu hep kafamı kurcalamıştır ama genelde gurur duymuşumdur. Şimdi tabi bunun nasıl olabildiğini daha iyi anlıyorum. Mesela devletin çözemediği bazı konularda FG çetesinin devreye girip çözdüğünü biliyorum. Yurt dışında hapse girmiş bir vatandaşımızın yardım isteklerine Türk elçiliğinden önce FG çetesinin cevap verdiğini biliyorum. Bunlar yakın arkadaşlarımızın anlatmalarıyla, dergilerde yazılanlarla, bazı sanatçılarımızın (biride Barış Manço'dur) anlatmalarıyla hafızamda. Peki bu nasıl oluyordu? Demek ki bu çetede o ülkeye yarar bir şeyler vardı yada olacaktı. Bunların bağlantılarının adına ister MOSSAD deyin ister CIA deyin kuvvetleri bir yerlerden geliyordu. Şimdilerde görüyorum ki en büyük destekçileri Yahudi tarikatları. Amaçları ülkemizi tamamen kontrol altına alarak orta doğuda ki oyunlara karşı bir güç oluşturmamamız.

   Peki bu bağlantılara yada ülkelere Türkiye gibi bir ülkede at koşturma fırsatı verilmiş olsa havada kapmazlarmıydı? Tabi ki kaparlardı. Devletin her kademesini ellerine geçirdiklerinde istedikleri gibi at koşturabileceklerdi. Biz bunu anlayabilecekmiydik? Pek emin değilim. 1960 da Adnan Menderes asıldığında halkın hiç bir şeyden haberi yoktu ve hain olarak kabul edilip asıldı. Neden? Çünkü milletin okuduğu tek gazetede o yazıyordu, milletin dinlediği tek radyoda o söyleniyordu da ondan. Şimdi farklı cenahlardan bilgi almak daha kolay ama yinede nasıl bir tepki verirdik emin değilim.

   Sonuç olarak ben bu olanları şöyle değerlendiriyorum. Millet olarak suya düşüp yılana sarılmışız. Yani dinsiz bir yönetimden, dejenere bir milletten, batı özentisi bir devletten, sorumsuz vizyonsuz bir devletten, 100 yıldır hiç bir ilerleme kaydedemeyen bir devletten, tarihimizi saptıran, Osmanlıyı, sanatını, edebiyatını, hassasiyetlerini, unutturmaya çalışanlardan, tiynetimize aykırı inkılaplardan, Mustafa Kemal i Peygamber yerine koyanlardan kendimizi kurtarabilmek için, kendi içimizde büyüttüğümüz bir yılana sarılmışız.

   Allah tan yıl 1960 değil, aksi halde 2007 de darbe olur devletin başındakiler çoktan asılmış olurlardı.

   Bizde hata yok mu var tabi. Bizden öncekilerin yaptığı gibi ''bizden olsun taştan olsun'' zihniyetini kesinlikle devlet büyükleri bırakmalı. Hak eden işin başına geçmeli. Yalnız işe alınanların milli ve ahlaki olmalarına dikkat etmeli. Örneğin, Pkk sempatizanı insanların devletin içinde görev almasının eşitlikle özgürlükle alakası yok!

   Bundan sonra ne olacak;
Muhtemelen FG Abd tarafından koruma altında olacak. Bin bir türlü bahane ile vermeyecek. Belki de hiç planda yokken FG ölecek! Çünkü eğer bizim tahminimiz gibi büyük bir hedef uğruna din kullanılarak devlet ele geçirilmeye çalışıldıysa, Abd nin kesinlikle FG yi vermemesi gerekir. Abd orta doğu ya yakın güçlü bir müttefikini kaybetmek uğruna FG yi vermemekte ısrar etmesi, bizim haklı olduğumuzu gösterir. Burada kesinlikle ülkeler arası anlaşmalar, insan hakları bildirgesi, Abd ile Türkiye arasında ki suçlu alış veriş protokollerini falan aklınıza getirmeyin. Bu yasal motorların hepsi güçlü olan devletlerin hayrınaysa çalıştırılır! Bu noktada Abd kaç suçlu bize iade etmiş hangi prosedürleri uygulamış yada biz kaç suçlu vermişizi tartışmak da yersiz. Belli ki FG Abd nin hayrına olmayan şeyler biliyor. Zaten neler bildiği konusunda da üç aşağı beş yukarı tahminlerimiz var. Daha bir kaç ay önce YPG askerlerinin kollarında Abd bayrakları vardı.

   Çok uzun oldu biliyorum ama emin olun bir çok cümle ve paragrafı kaldırarak yayınlıyorum yazıyı.

   Son paragraf olarak şunları söylemeliyim. Ülkemiz sadece son zamanlarda değil, zamanında ecdadımızın da başına bela olan bir musibet ile uğraşmakta. Siyonizm! Olan şey genel manada enerji ve din mücadelesidir. Her şeyi bu sebeple yaşıyoruz, olayları değerlendirirken de bu zaviyeden bakarak yorum yapmak gerekmektedir. Ve maalesef bu mücadele hiç bitmeyecek. Hiç bir Hristiyan ve Yahudi devleti özellikle de bu coğrafyada, geneli Türk ve Müslüman insanlardan oluşan bir devletin güçlenmesini istemez. Zira geçmişte olduğunda dedelerinin neler yaşadığını bilirler. 15 temmuz olduğundan bu yana bazıları ''siz büyüttünüz, içimize siz soktunuz, bunlarla aynı ecdadın torunlarısınız'' gibilerinden ve hatta hakarete varan cümleler sarf etmekteler. O kişiler şunu akıllandan çıkarmasınlar; Bizler bu şerefsizlere gönül verdiysek en büyük sebeplerinden biri sizlerin bize olan düşmanlığıdır. Eğer bu ülkenin İslamın bayrağı olduğunu kabul edip o minvalde ülkeye yön verebilseydiniz bunlar başımıza gelmezdi! Eğer bir Türk hala ülke sınırlarımızın 780 000 m2 olduğunu düşünüyorsa, o kişi ülkesine yabancı bir kişidir.

Yazımda siz biz onlar diye hitap etmem cümleleri rahatlatmak içindir. Ayrıştırma amacı gütmüyorum. Allaha şükür hepimiz bir milletiz, fikirlerimiz farklı olsada.

Allah devletimizi doğru yola soksun, o doğru yoldan ayırmasın, Allah devletimize tüm mazlumlara yardım edecek kuvvet versin, Allah dinini bizim milletimizle yükseltsin. Buraya kadar okuyabildiyseniz teşekkür ederim :) Esselamu Aleykum...


15 Temmuz günü şehit olan tüm vatandaş ve askerlerimize Allah tan rahmet diliyorum. İnşaAllah mekanları cennet olacaktır. Hepsinden Allah razı olsun.

https://www.youtube.com/watch?v=amucDzLL2IY










 












Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar