SANAT, SANATÇI, SANATÇILARIMIZ

Biz insanların sanat diye tabir ettiği şey gerçekten varsa, ilk ve en büyük sanatçı herhalde bu evreni yaratan Allah cc' dür. Bu tabir tabi bir yaratıcı için çok basit ve yetersizdir. Sonuçta insanların uydurduğu bir tanımlamadır. Sanat yoktur demiyorum yalnız ''zaman nedir, var mıdır?'' yada ''madde hangi boyutta vardır, hangi boyutta yoktur?'' gibi soruları da sormam gerekir! Allah insanları dünyaya gönderirken kendinden de sonsuz olmayan, bizim için büyük O'nun için küçük özellikler eklemiştir. ''Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz. (Secde 9)''

Peki sanat tam olarak nedir?
Sanat her çağda her toplumda değişik şekillerde kendini göstermiş. Kültürel ve dini etkilerle form değişikliğine uğramış ama hep var olmuş. Sanat bazen bir kitap olmuş, bazen bir heykel. Bazen bilimsel bir araştırma sonucu olmuş, bazense bir nota dizisi. Sanat sınırlı insan beyninin üretkenliği kadar genişlemiş durmuş. Sanat duyu organlarımız ile varlığını hissettiğimiz insan yapısı diziliştir. Sanat taklitçilik ve basitlik değil, çoğu zaman kimsenin yapamadığını yapmak yada bulunmamışı bulup sunmaktır. Sanatın yüzlerce tanımını bulabilirsiniz. Aynı aşk gibi. Ama benim sanattan anladığım budur. Tabi ki tanımlamayı genişletebilirim. Benim sanatım basitlik üzerine değil, kıymet üzerinedir.

Bu konuyu ben neden irdeliyorum?
Asıl irdeleme sebebim bir takım kendini sanatçı zanneden arkadaşların, topluma yön verebileceğini sanmasıdır. Daha kötüsü bir kesimin '' evet bu insanlar bizim sanatçılarımız, bizlere liderlik edebilirler, onların arkasından gözümüz kapalı yürümeliyiz'' demesidir! Neyin sanat, neyin sanat olmadığını, kimlerin gerçekten sanatçı olduğunu, gerçek sanatçıda olsa gözümüz kapalı arkalarından yürünmesi gereklimi diye düşünüyorum. Düşündürmek istiyorum. Düşünün diyorum.

Sanat her toplumda farklı mıdır sizce? Farklı ise, o farklılıklar, toplumun geri kafalı yada modern olduğunu mu gösterir! Sanatın gücüyle, ahlakı sınırlarına kadar zorlamak hatta yıkmak bizi ileri görüşlü ve modern mi yapar?!  Dikkatinizi şuna çekmek isterim. Bu sorular bizim ülkemiz için çok can alıcı sorulardır, özellikle de sanatla ilgili olan insanlarımız için. Mesela size bir soru: Bir nü modeli düşünün, karşısında da bir ressam. Tabi ki erotik bir sahne hayal edin tuvalde. Bu çalışma sanat değil mi? Evet! Bence sanat. İşte daha karışık bir problemim burada başlıyor! Benim hayat ve yaşam kriterim ilk önce din'dir! Bu kişiye göre tabi değişebilir. O halde şöyle bir tanımlama yapmam sorun olmaz herhalde, resmi çizilen kadın '' ahlaksız model '' resmi yapan ressam '' ahlaksız bir sanatçı'' dır. Tabloda ahlaksız bir sanattır! Buradan '' Allahın ibadet edin diye verdiği vücut ile bu ahlaksızlık yapılır mı'' kısmına geçmeyeceğim, o başka konu! Ben tabi ki kendi sanatçı tasvirim üzerinden yürüyerek şöyle diyeceğim, resmi çizilen kadın sanatçı mı? Peki, çıplak yada kısmen çıplak erkek ve kadınların film çekmesi onları sanatçı mı yapar? Tamam, başka bir soru daha, ahlaksız hiç bir hareketi olmadan çekilen film de oynayan insanlar sanatçı mıdır? Bu şarkı söylemek, yada bir klipte oynamakta olabilir. Bence sanat böyle bir şey değildir.

Öncelikle şu konuyu bir netleştireyim; kendine ''sanatçıyım ben'' diyen hiç kimsenin arkasından gitmek ileri görüşlülük yada modern olmak anlamına gelmez. Bu dini bütün biride olabilir, dinsiz de olabilir. Bunun din ile alakası yok. Evet, televizyona çıkan insanların gençlere örnek olmak gibi bir misyonu var diyebilirsiniz. Haklı olabilirsiniz de. Yalnız o çağı çoktan geçtik. Televizyonlarda gençlere örnek olabilecek kaç tane dizi, klip, program yada reklam görüyorsunuz?! Her çocuğun elinde artık internet var, istediği şeyi izleyebilme özgürlüğü de var. Zaten star dediğiniz bir çok kişide böyle bir misyonu kabul etmeyecektir. Ağar gelecektir. Yapımcılarında bu misyonla iş yaptıklarını sanmıyorum, mühim olan reyting! O halde '' sanatçı halkın önünde yürür, sanatçı halkı yönlendirir, ufkunu açar'' gibi övgü dolu sözleri bu insanlara söylemek ne kadar doğrudur. Belki geçmiş çağlar için bunu diyebiliriz. Etrafnızda bir Mimar Sinan, Farabi, Eflatun, Hacı Arif, Fuzuli, Yunus Emre, Mevlana, Ahmet Yesevi, Pir Sultan Abdal yada Leonardo Davinci görüyormusunuz? Peki bilgiye aç bir toplum?


Ne zannediyoruz bu insanları? Bir dizi oyuncusunun tek işi haftanın 6 günü iyi rol yapmak ve senaryoyu iyi ezberlemektir. Nasıl olur da bu insana kahraman gibi bakılabilir?Belkide işimize gelene sanatçı işimize gelmeyene oyuncu diyoruzdur ne dersiniz? Aklınıza siyasi yada dini sebeplerle sevmediğiniz bir oyuncu yada yazar getirin. Diliniz sanatçı demeye varıyor mu? Varmıyor değil mi! O halde büyük fotoğrafa baktığımızda ne kadar da az sanatçının var olduğunu göreceğiz sanırım. İnsan psikolojisi gereği, sevdiği bir şeyin değerini artırma çabası bizleri bu noktaya getiriyor. Bunun en iyi örneğini annelerde görebilirsiniz. En işe yaramaz çocuğunu bile yere göğe sığdıramaz değil mi:) Bizimkisi tam böyle değil ama yakın duygular.

Konumuza geri dönüp son cümlelerimi yazmam gerekirse, özetle şunu demek isterim: Eğer bir fikri savunuyorsanız tabi ki bu fikrin öncülerinden faydalanabilirsiniz. Mühim olan sizin o fikri ne kadar benimsediğiniz ve daha önemlisi ne kadar araştırma, okuma, izleme yaptığınızdır. Bir insanı, sizin fikrinizi paylaşması sebebiyle değil, sizi daha ileriye götürebileceğini düşündüğünüzde takip etmelisiniz, edebilirsiniz. Diğer fikirleri de dinlemek, okumak, izlemek çok önemlidir! Çünkü bir takım kendini bilmezler, yaptıkları iş sebebiyle, toplumda bir nebze sevgi kazanmasından faydalanıp, sevenlerini yanlış yollara itebiliyorlar. İnsanlarımızın iyi niyeti, kendi ülkelerine ihanet edecek kadar ileri derecede etkilene bilmelerine neden olabiliyor. Burada tabi konunun bir ucu yine eğitime geliyor. Eğitim dediysem üniversite okumuş insanları kastetmiyorum. Gerçekten eğitilmiş bir toplumdan bahsediyorum. Okumayı ve araştırmayı sevmeyen bir toplum olduğumuzdan, bazılarının kulağımıza üflediği cümlelerle hareket etmeyi iş zannediyoruz. Bir konu hakkında meraklanan birinin araştırmak yerine, birine sorması bizim ülkemizde çok alışılageldiktir. En büyük problemlerden biri budur. Zira bu, yol tarifi alma değildir! Yeri geldiğinde hayatına ve düşünce yapına yön veren bir soru cevaptır.

Ülkemizin gerçek sanatçılar yetiştirebilmesi dileğiyle...


Yorumlar

  1. Asıl olan yüce Rabbimizin eserleridir. Bu eserleri küçük beynimizle idrak edebilirsek gerçek Sanatın ve Sanatçının varlığını öğrenmiş oluruz.

    YanıtlaSil
  2. Ayrıca böyle güzel bir yorum için Eser kardeşime teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar