SOMA   


Bu yazımda son günlerde yaşadığımız dram dolu hayatları içinde barındıran, ülkemizi yasa boğan soma kömür madeni olayının siyasileştirilmesine serzenişte bulanacağım.

Öncelikle vefat eden kardeşlerime Allah tan rahmet diliyorum. Arkalarında bıraktıkları ailelerine de baş sağlığı ve bu acıya dayanacak yüreği, yine Allah tan diliyorum. Zira Allah kullarına taşıyamayacakları kadar yükü yüklemezmiş...

Ülkemin şefkatli yüreği de dört bir taraftan yardımlara ilk günden başladı. Başta devlet olmak üzere vakıflar, şahıslar, spor kulüpleri ve yurt dışından bir çok yardım eli uzanıyor. Bunlar ülkemizde sevindirici olanı. Demek ki zorda kaldığımızda hala yardım etme güdüsünü içimizde barındırıyoruz. Bunca kamplaşmaya, bölünmüşlük resimleri vermemize rağmen. Bunun gibi resimleri Gölcük depreminde ve Van depreminde de yaşadığımızı hatırlıyorum. Demek ki aramızda ne olursa olsun zorda kaldığımızda yardıma koşacak olan yine bizleriz.

Tabi bunun yanında maalesef yaşanan faciayı bir takım medya kuruluşları başta olmak üzere, tamamen siyaset düzlemine kaydırma çabaları başladı ve bir kesim tarafından da büyük rağbet gördü. Medyanın bunu yapmasını anlamakta güçlük çekmiyorum ama insanlarımızın bunu almasını anlamakta güçlük çekiyorum, çoğu zamanda hüzünleniyorum.

Siyasette son zamanlarda yüksek tansiyon vardı biliyorsunuz. Bu tansiyon seçimlerden sonra aşağı doğru bir eğim almıştı, ancak bir takım kimseler en ufağından en büyüğüne kullanabileceği bir olayda tekrar tansiyonu yukarı tırmandırmaya çalışıyor. (Bu bir takım kimseleri daha sonra yazmaya da çalışacağım) İnsanların gözlerinde ki yaş kurumadan, vefat eden kardeşlerimizin ruhu göğe yükselmeden olayı başka bir mecraya çekmek bana kalırsa ahlaksızlıktır ve hatta kan üzerinden kendiye yol açmaktır. Bu normal bir insanın yapacağı iş değildir. Yanlış anlaşılmasın, yapılmasın demiyorum ama zamanı değil diyorum, zira ülkemdeki medya kuruluşlarının yeterince özgür olduğuna inanıyorum tabi freedom house nin anladığı bir özgürlükten bahsetmiyorum. Ona da geleceğim. Yani bu ülkede bir takım amaçlar doğrultusunda doğru yada yanlış iyi yada kötü, yalan yada doğru tüm argümanların kullanılmasına öyle alıştık ki '' evet yapın ama biraz zaman sonra yapın'' diyorum... Dramatik...

Çoğumuzun twitter i vardır. Muhtemelen görüşünüze göre yoğunlukla kendinize yakın hissettiğiniz insanları takip ediyor, belki bazılarınız  sayısı daha az olmak kaydıyla karşıt görüşten insanları takip ediyorsunuz. Bazılarınızda yakın arkadaşınızı ayıp olmasın diye takip ediyor ve karşıt görüşlerini okumak zorunda kalıyor belki de bu durumdan nefret ediyorsunuz. Bu arada tüm arkadaşlarımın twittlerini okumaktan zevk alıyorum haberiniz olsun ve karşı görüşlü arkadaşlarıma da yazdıklarımı okumak zorunda kaldıklarından dolayı kusura bakmayın demeliyim. Arzu ederseniz beni silebilirsiniz darılmam :) Lafı dolandırmayayım. O mecrada o kadar fazla provokasyon görevi üstlenmiş adresler var ki bazen şaşırıyorum ve insanları nasıl gezi parkına çıkardıklarını anlıyorum. Her insanımızın dokunulmazları vardır. Benim de var. Eğer ona dokunursanız illegal işler yapmaktan geri kalmaz. Benim dokunulmazlarım edep adap Allah Peygamber namus olmak la birlikte, bu arkadaşlarımızın dokunulmazlarına dokunulduğunu görenler kendilerini sokağa attılar. Panzer ezdi denilen mi ararsınız, polisler sıkıştırıp kafasına kurşun sıktı mı arasınız, ne arasanız. Aynı şey şu sıralarda oluyor. İnsanları etkileyip sokağa dökmeye çalışıyorlar. Çok eski yada alakasız resimleri kullanarak yapılan yalan haberler insanları tekrar ayaklandırmak için yapılan propagandalar. Bunları yapanlar da bir zamanlar yazılarını okuduğum, filmlerini seyrettiğim insanlar. Bazılarına siz sanatçı diyorsunuz. (Sanatçı yı da başka bir yazımda tanımlamaya çalışacağım) İnsanların farklı görüşleri olabilir ama yalan haber yapmak medyamızdan insanlarımıza da bulaşmış bir hastalıktır. Bakın, burada dikkat çekmek istediğim bir konu var; medya konusunda tamamının güvenilirliği azalmış bazılarının bitmiştir. Yalancı çoban olmuşlardır. Bazı insanların sadece bir gazeteye bakmaları gündemi facebook tan takip etmeleri oldukça düşündürücüdür!

Yazımın sonuna gelirken bu kardeşlerime diyeceğim şudur: Biz birlikte olduğumuzda bu topluluğa millet denebilir. Evet bazılarımız Mustafa Kemal adının arkasından konuşuruz, bazılarımız Osmanlı nın arkasından. Ama nasıl ki bir elin parmakları birbirine benzemese bizlerde öyleyiz. Bizler bir elin parmaklarıyız, lütfen o parmakları ayırmaya çalışanlara gözünüz açık olsun. Bir takım sendikaların yada örgütlerin devamlı yürüdüğünü görüyoruz. Bu bizim hakkımız diyorlar ama yasalardan bihaberler yada işlerine gelmiyor. Onların neler yaptıklarını bu ülkeye fayda getirmediklerini yakın tarihimize bakarsanız göreceksiniz.  Bu ülkede tartışacak çok mevzumuz var, tartışacağız ancak her şey kurallarına uygun olarak tartışılmalı, illegal işlere girmemeliyiz. Bunu anlamayan milletler parçalanmış ve hala parçalanmaları devam etmektedir.

Sevgi ile...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar