FREEDOM HOUSE RAPORU VE ÖZGÜRLÜKLER ÜZERİNE
Freedom House ABD’nin başkentinde 1941 yılında kurulmuş araştırma enstitüsüdür. Kurucularından biride eski ABD başkanı Franklin Roosevelt in hanımı ve kuzeni olan Eleanor dur.  Freedom House her yıl olduğu gibi bu yılda dünyanın özgürlük karnesini açıkladı. Tabi açıklamasıyla tartışmalar yine başladı: Türkiye Özgür mü?

Özgürlüklerin tartışıldığı ülkemizde, dünyanın ve özelliklede 1. Dünya ülkelerinin önemsediği Freedom House raporu epeyce tartışma konusu oldu. Peki, Freedom House Türkiye için ne ifade ediyor. Aslına bakarsanız ülkemizde sağ cenahtan pek ilgi görmedi ama sol düşünceli basın ile vatandaşlar ve Gülen Cemaati gazeteleri oldukça ilgi gösterdi. Tartışmaların alevlenmesi de buradan çıktı. Hükümet karşıtı tüm organlardan Türkiye özgür değildir naraları atıldı. Bu bahis, gezi parkı olayları esnasında iyice tavan yapmıştı. Bu rapor onlar için bir dayanak noktası oluşturdu. Ama yine iki tarafta raporu anlamadan birbirlerine saldırdı.

Problemin kaynağı olarak, kitlelerin inandıkları yada inanmak zorunda bırakıldıkları ve hatta karşılarına başka seçenek bırakılmadığı bir fikir doğrultusunda, ilerlemek zorunda hissetmeleri olarak görüyorum. Bu fikrin yanlış olamayacağı hiç akıllarına gelmiyor, gelse de kabul etmek istemiyorlar. Aldıkları dikta eğitimi buna izin vermiyor. İşte bu düşünceler bizim medyamızda da oldukça yoğun.

Günümüzde yayın organları, devlet kadar kuvvetli. Belli olmayan bir kitle için ise sosyal medya o kuvvete sahip. Rahat bir şekilde insanları sokağa döküp, sonu insan öldürmeye kadar giden bir ortam oluşturabiliyorlar.

Rapora dönecek olursak, Türkiye ye 7 üzerinden 3,5 verilmiş. Burada 7 puan en kötü manasına geliyor. Yani Türkiye orta seviye özgür bir ülke demek oluyor bu. Zaten raporu incelerseniz göreceğiniz şey ‘’ Türkiye yarı özgür’’ cümlesi olacak. Bu 3,5 puan genel ortalamanın değeri. 2003 öncesine baktığınızda bu değerin 4,5 olduğunu göreceksiniz. 2007 sonrası 3 puan olmuş. Sanırım gezi parkının etkisiyle 2014 de 3,5 a gerilemiş. Freedom House Müslüman ülkeleri kötü Hristiyan ülkelerini iyi gösterir diyenler için şöyle bir örnek vereyim. Özgürlükler ülkesi ABD, basın özgürlüğünde 21. Sırada,  daha önceleri iyi bir puanı varmış. Ülkedeki telefon dinlemeleri ve bir takım devlet belgelerinin ortaya çıkması ile sanırım puanını düşürmüşler. Basın özgürlüğü konusunda Türkiye 62. Sırada. Rusya genel ortalamada özgür olmayan bir ülke olarak gösterilmiş ama Gana Türkiye’nin üzerinde özgür bir ülke diye gösteriliyor, 28. sırada. Freedom House sanıldığı gibi sadece medya özgürlüğü değil, halkların özgürlüğünü, etnik grup özgürlüğünü, dini özgürlükler üzerinden de değerlendirmeler yapmakta. Örneğin daha önceleri etnik grup özgürlüğü ve dini yaşama özgürlüğü puanlarımız daha kötüymüş. İncelerseniz son 10 yılda daha iyiye gittiğimizi görebilirsiniz. Ülke vatandaşları için pek bir şey ifade etmeyen bu rakamlar dünya basınında oldukça yer buldu. Son 10 yıldır ülkemiz dünya basınında popüler olmasından mütevellit, her olumsuz teferruat, haber değeri taşıyor. Bana soracak olursanız bir ülkenin ne kadar özgür olduğunun kararını en iyi, o ülkenin vatandaşları bilir. Yani bu puanlamalar bence de pek mühim değil. Bir arkadaşım şöyle cümle kurdu ‘’ ne kadar özgür olduğunu anlaman için yurt dışına çıkıp gerçek özgürlüğü görmen gerekir ki, ülkeni değerlendirebilesin’’ kesinlikle katılmıyorum! Neden?.. Muhtemelen bu cümle yada benzerleri, teknolojinin, internetin ve insanların dakikalar içinde seyahat yapamadığı dönemlerden kalma bir cümledir. Artık dünyanın bir ucundan diğer ucuna haber, saniyeler içinde ulaşabiliyor, insanlar artık uçağa binip dakikalar içinde başka ülkelere seyahat edip oradaki tecrübelerini yine internetten aktarabiliyor. Yani eski dönemlerde olduğu gibi bir seyahatname bulmanız ve okumanız gerekmiyor. Bu nedenle dünya da nelerin olup bittiğini bilmek, anlamak o kadar da zor değil.

Aslında bizim tartışmalarımız özgürlük üzerine de değil. Açık seçik bir şekilde siyasi sebepler ile tartışıyoruz. Çok belli ki bu hükümet bazı ideolojik sebepler ile istenmiyor. Bu nedenle bazı yayın organları da bu doğrultuda haberler yapıp toplumu pompalıyor. Durum bana göre budur!

Eğer aksini düşünüyorsanız size çok net bir soru sormak istiyorum: AKP öncesi yapıp ta şuan yapamadığınız ne var?! Hangi özgürlüğünüz kısıtlanıyor şuanda?! Bu soruya cevap verebilmeniz için 2003 yılından öncesinin siyasetini ve Türkiye'sini biliyor bir yaşta olmalısınız. Gezi parkı neden gençler ile doluydu sanıyorsunuz!
Peki sizin adınıza kendime şu soruyu soruyorum: Türkiye tam manası ile özgür bir ülke mi?
Cevabım tabi ki hayır. Özellikle basın özgür değil. Bunu kabul etmek gerekir. Ancak buradan ‘’sadece hükümet basını etkiliyor, basın istediğini yazamıyor’’ çıkmasın sakın! Basın her cenah tarafından baskı altında. Ve hatta bazı basın yayın markaları, bir takım kuvvetlere maşa olmak adına doğmuş.
Size 1960 darbesinden bir örnek vereyim.
Bildiğiniz üzere 1960 da Adnan Menderes Beyefendi asıldı. Sebebini belki başka bir yazıda yazarım. Bunun hakkın da tek cümle, Adnan Bey masumdu. İmralı adası mahkeme dosyaları bildiğiniz gibi 2007 sonrası açıldı. Daha önce arşive girmek yasaktı. Size bu arşivler aşığında yazılmış bir Adnan Menderes kitabı okumanızı tavsiye ederim. Eminim gözleriniz dolacak! Dikkatinizi çekmek istediğim şu; Adnan Menderes idama mahkum edildiğinde, sokaklarda hiç mermi atılmadı, kimse Taksime çıkıp yürümedi( o dönemde bir şeylerin farkında olsaydınız da çıksaydınız size biber gazı sıkmazlardı!), kimse bu asker ne yapıyor demedi, nerede özgürlük nerede demokrasi demedi! Neden mi? Çünkü basın tekeldeydi. Basın sadece asker ve CHP güdümü altındaydı. O dönemin gazetelerini okursanız Adnan Menderesi hain, kadın tüccarı, çocuk katili, hırsız ve bilumum kötü unvanlar ile anıldığını görebilirsiniz! Ve o dönemde yaşasaydınız siz de öyle zannederdiniz. İnsanlarımız o dönemde daha cahildi, teknoloji yok, internet yok, herkes de telefon yok, radyo var, zenginlerin bazılarında da tv var. Böyle bir ortamda neden başbakanını savunasın değil mi! Adam hain bir kere!

Peki, buradan ne çıkıyor; Tabi ki ‘’basın her zaman kontrol altında tutulmalı’’ çıkmamalı. En azında ideal şartlar altında ki bir ülke için. Ama eğer güney doğunuzda Irak, İran Suriye gibi komşularınız varsa, Ülke içindeki bir takım Kürt vatandaşlar Kuzey Irak ile birleşip Türkiye den toprak alarak Kürdistanı canlandırma hayalleri kuruyorsa, bir takım Kemalistler din düşmanlığı yapıyorsa, bir kesim aşırı dinciler Mustafa Kemal düşmanlığı yapıyorsa, bir çok batı ülkesi ülke içindeki piyonları ile hükümetin işlerine burnunu sokmaya çalışıyorsa, dünyanın en kuvvetli maşası İsrail devamlı tekerine çomak sokuyorsa… Kusura bakmayın! Hükümetin güdümü altında olan medya kuruluşlarına da ihtiyaç vardır. Emin olun, eğer hükümeti destekleyen bir medya olmasaydı Tayip Erdoğan 2007 den önce asılmış olur ve 1960 a geri dönerdik. Ancak teknolojik gelişmeler sebebiyle halk bu sefer evde ‘’ haklılar asmakta, adam hırsızmış’’ demez, sokağa çıkardı. O zaman bir Mısır bir Suriye hali alırdık.

İşte yukarıdaki koca paragrafta yazdığım nedenlerden ötürü Freedom House puanlamaları benim için mühim değil. Fikirlerim ile paralel olsa da! Ve aynı sebeple İskandinav ülkeleri ( listenin bir numarası İsveç, Norveç) ile Freedom House raporlarında karşılaştırılmak istemiyorum, bunu kabul etmiyorum. Bu ülke bunu hak etmiyor. Aynı şartlarda değiliz bir kere!

Bu arada bu yazdıklarım benim fikirlerim, karşı görüşlere de saygılıyım. Kimsenin fikirlerini değiştirme çabasında da değilim. Sadece içimi döküyorum.

Seneye belki aynı tartışmalar yine yaşanacak. Belki Freedom House binlerce km uzaklıktaki kıtadan yine bizlerin özgürlüğünü puanlayacak (  Freedom House’nin ülkemizde ofisi yok, bir takım yazarlar vasıtası ile haber alıyor ).
Ama siz en iyisi aynanın karşısına geçip kendinize sorun ‘’ ben özgür müyüm? Ne yapmak istiyorum da devlet önüme engel koyuyor ‘’ diye! Bakalım aynadaki size ne cevap verecek.

Bana ayırdığınız vakit için teşekkür ederim…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar