Kayıtlar

Resim
KİTAP OKUMAK ÜZERİNE    Bir futbol ülkesinde yaşadığımızdan sizlere futbolun içinden örnekler vererek kitap okuma mevzusunda tavsiyelerde bulunmak istiyorum.    Bilindiği üzere futbol oyuncuların ortalama her maç 10 km koştuğu ve her takımın ortalama 300 - 400 kez topu birbirlerine attığı bir oyun. Eskiler bilir, şimdilerdeki gibi koşu istatistikleri tutulmaz paslar sayılmazdı. Futbol da gelişti ve bunların istatistiği tutulmaya başlandı. Futbolda çok pas yapan çok koşan kazanır diye düz mantık yürütebilirsiniz lakin öyle değildir. Rakip takım sizden da ha az koşarak ve daha az pas yaparak sizi farklı yenebilir. Peki neden? Cevabı çok basit. Mühim olan çok koşmak değil, nitelikli koşmak, nitelikli pas yapmak. Eğer takımı gole götürecek pasları verebiliyorsanız ne ala. Kendi sahanızda manasız pas yapıyorsanız işte o zaman 1000 pas da yapsanız elinize bir şey geçmeyecektir.    Aynı futbolda olduğu gibi kitap okumak da öyledir. Evet az kitap okuyan b...
Resim
DEDESİNİ TANIMAYAN TORUNLAR      İlk ve Orta okul yıllarında MEB onaylı ''Sosyal Bilgiler'', Lise ve Üniversite yıllarında ''Tarih'' adlı kitaplardan biz gençlere geçmişimizi öğretmeye çalışırlardı. Biz öğrencilerde öğretmenlerimizde bazı önemli görülen yerleri ezberlerdik. Sınavda da hep o konular ile ilgili sorular çıkardı. Konuyu dağıtmamak adına başlıkları burada açmayacağım tabi. Zaten yazının devamında sizler nelerden bahsettiğimi anlayacaksınız.                Eğer beni orta okul yıllarımda yakalayıp tarih den sorular sorsaydınız, söylemlerim den ve verdiğim cevaplardan sanki 70-80 yıllık bir Ülke'nin evladıymışım gibi konuştuğumu fark ederdiniz. Bildiğim tüm bilgilerin yaşı ancak o kadar ederdi çünkü. (Utanarak yazıyorum) Selçuk Bey'i, Alaeddin Keykubad'ı tanımazdım. Fatih Sultan Mehmet deseydiniz '' 1453 çağ açtı çağ kapattı'' derdim (Akşemseddin Hazretlerini, Molla Gürani'yi tanımazdım). Kanuni Sultan...
Resim
KENDİMLE KONUŞMAM DAN HATIRLADIKLARIM SURİYE-EĞİTİM SİSTEMİMİZ-DERTLERİM     Dünya da olan bitenleri kendimle tartışırken aklımda kalanları buraya aktarmak istedim. Umarım gelecekte bu yazıyı tekrar yazmak zorunda kalmam. Kendim dahil bir takım şeyler olumlu yönde değişmiş olur Allah'ın izniyle...    Bu bir ümitsizlik yazısı değildir. Aksine bir umut yazısıdır. Bu yazıyı yazmama neden olan olaylar ne kadar acı ve hüzünlü olsa da, ne kadar kendimden nefret etmeme sebebiyet verse de, ne kadar boş yaşadığım zamanları düşünüp kendimi zavallı hissetsem de, bu bir filiz, bir diriliş yazısıdır.    Sabah kalkıp işe gider çalışır akşam eve yorgun gelir yatarız. Tv izler müzik dinler eğleniriz. Tatiller, konserler, maçlar vs. Mutlu olmak için ne gerekiyorsa yaparız ama hiç yetmez bu sahte mutluluklar bize. Daha mutlu olmak isteriz. Etrafımızdan da telkinler gelir ''mutlu olun bol bol gülün eğlenin'' hatta bir doktor vardı bir ara sanırım şöyle diyo...
Resim
15 Temmuz 2016    15 Temmuz akşamı televizyon köprü üzerinde asker ve tankları gösterdiğinde, o görüntü bana direk darbeyi hatırlattı. Hal bu ki bu zamana kadar hiç darbe görmemiştim. Önce pek ihtimal vermedim. Eşime de terörist saldırısı ihbarıdır önlem almışlardır dedim. Kendim de öyle olduğunu umdum. Kısa zaman da gelen haberler ile darbe olduğunu ve olayın ciddiyetinin farkına vardım. Hemen üstümüzü giyinerek dışarı çıkmaya hazırlandık ve devlet liderlerinin tv de konuşacaklarını öğrendik, bekledik. İlk önce Başbakan'ın ardından Cumhurbaşkanımızın televizyona bağlanmasını gördük. Özellikle de Recep Tayyip Erdoğan'ın bağlanış ve konuşma şekli beni tedirgin etti. Kendimizi sokağa attık. Dışarıya çıktığım da her ev den birilerinin sokağa çıktığını gördüm. Hep beraber bize en yakın olmasından ötürü Sütlüce Ak Parti İstanbul İl Başkanlığına yürüdük. Yürürken camilerden uyarılar ve salalar okunuyordu, bu da neden sokağa çıktığımızı daha anlamlı hale getirmişti. Binanın önün...